Biyoloji dersinde Karadenizli bir hocamın anlattığı bir anı benim aklımdan çıkmaz asla. Bilirsiniz o yörenin en ünlü iletişim şekli, mermidir. Spontane yaşanmış sıradan ya da olağandışı bir olay karşısında silah sıkmayı severler. Biyolojicinin anlattığı olay da yine bunun benzeri, en spontanesi.
Trabzonlu bir delikanlı kız kaçırır, kaçan kız korkar ve ailesinin yanına döner. Yalan söyler ve çocuk da pazarda vurulur. Hoca da çocuğu kaçarken korumaya çalışır hatta. Utanmasa ellerinde öldüğünü söyleyecektir ama onun anlattıkları daha ilgi çekiciydi;
"Ankara'dan okul arası için memlekete dönmüştüm. Kahvede oturuyorduk, ben gazete okuyordum, yanımdakiler de bir şeylerle ilgileniyordu, hatırlamıyorum. Hatta silah seslerini duyduğum zaman masaya bakma gereksinimi bile duymadım, o kadar sıradandı ki o sesler... Ama çocuğu görünce yerimden zıpladım, canı için bu kadar hızlı koşabilen birini ilk defa görmüştüm. Etraftaki herkesi tanımanın verdiği özgüvenle çocuğu kucakladım.
+Arkadaş sorun ne?
-Abi vuracaklar beni, bırak ne olur beni gideyim.
+Geç içeri hele bi'
O sırada bembeyaz gömleği zaten kanlar içerisindeydi; halihazırda 3-4 tane yemişti. Kahveye girer girmez, yere yığıldı. Ambülansı falan aradık ama dakikalar içinde nabzı gitti çocuğun. Kahvenin ortasında can verdi.
Hep düşünürüm, acaba çocuğu ben mi öldürdüm diye. Acaba kucaklamasaydım, o adrenalini durdurmasaydım bir sağlık merkezine kadar kalbi atar mıydı diye."
Hadi gel de bu hikaye üzerine otur dersi dinle. Ne dersi 15 senedir aklımda döner durur bu soru benim. Hatta üzerine neler düşündüm, ben bile unutmuşumdur farklı versiyonlarını. Ama unutmadığım bir kurgum var, gerçekten yaşayabilir miydi o çocuk?
Eğer adrenalin sentezi devam etseydi, yeterli miktarda kan kaybı yaşamadan varabilir miydi hastaneye? Ya çocuk, hoca onu çevirmiş olsa dahi zihnen bu salgıyı sentezlemeye devam edebilse yaşayabilir miydi?
Stres ve tehlike anlarında vücudu bir üst versiyonuna sokarak kaldıramayacağını kaldırtan, koşamayacağını koşturtan, daha iyi görmesini, duymasını ve koklamasını sağlatan hormon. Hani şu gergin anlarda girdiğimiz "azdan az, çoktan çok" durumu var ya, tam olarak onun sebebi bu hormon. Adrenalin sentezini başlatan ise vücuduna hipotalamus ve sempatik sinir sistemi. O çocuğu o kahveye kadar koşturan hormonun ta kendisi, ölümünün sebebi ise çocuğun vücudundan geri çekilmesi...
Benim kurgum (safsata) ise, hepinizin aklına gelen bu sentez işini hackleyebilir miyiz diye düşünmekti. "kişisel gelişim :)" ile bir birey, kendi hipotalamusunu tetikleyecek bir yere gelebilir mi? Sonuçta o stres anının sahtesini insan kendi kendine yaşatabilir isterse ve bu durumda istediği zaman adrenalin elde edemez mi? Dünyevi hayat, en fazla 2 mermi yersin, eğitirsin kendini bunu salgılamaya. Şaka bir yana, adrenaline ihtiyaç duymadan insanın bu üst konuma çıkabileceğine inanıyorum. Tarih de bu konuma gelmiş insanları defalarca yazmıştır. Bu konuma nasıl geldiklerini değil de, bu konuma geldikten sonra yaptıklarını, iyi ya da kötü kendi kültürümüze göre.
Sadece benzetiyorum bu formu tanıdık bir terime; ubermencsh'e.
Tamam abartmıyorum, tabii ki de alakası yok, bu formu teknoloji ile zaten elde edeceğiz, bizi tetikleyen bütün elektrik sinyallerini beyne göndererek veya laboratuvar ortamında sentezlenen noradrenalin ya da adrenalin sayesinde zaten o noktadayız ya. Sonuçta teknoloji eksikliği modern çağın en büyük cahilliği, öyle değil mi?
Al damardan adrenalini, çık aya!
Kapak Görseli: AI
Comentários